CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Ekrem İmamoğlu hakkında süren soruşturmaları bahane ederek halkı sokağa davet etmesi ve ardından bazı yerli firmalara yönelik başlattığı boykot kampanyası, siyasi arenada büyük yankı uyandırdı. Ancak bu hamle, sadece siyasi tartışmalara yol açmakla kalmadı, aynı zamanda hukuki açıdan da ciddi soru işaretleri doğurdu.
Haksız Rekabet İddiası: Hapis Cezası Gündemde mi?
İstanbul 2 Nolu Barosu avukatlarından Sezgin Tunç, Özgür Özel’in bu eyleminin Türk Ticaret Kanunu (TTK) çerçevesinde ‘haksız rekabet’ suçu teşkil edebileceğini savunuyor. Avukat Tunç’a göre, bu suçun karşılığında iki yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Peki, bir siyasi partinin liderinin yaptığı bir boykot çağrısı gerçekten hapis cezasıyla sonuçlanabilir mi?
İfade Özgürlüğü Sınırları: Ticari İtibara Saldırı
Özel’in, bazı şirketlerin iktidara yakın olduğunu öne sürerek yaptığı açıklamalar, bu firmaların ticari itibarını doğrudan hedef alıyor. Avukat Tunç, bu durumu şu sözlerle değerlendiriyor: ‘TTK m. 55 uyarınca bu türden açıklamalar haksız rekabet olarak kabul edilir. İfade özgürlüğü, hukuka aykırı eylemleri meşrulaştırmaz.’ Yani, siyasi eleştiri adı altında dahi olsa, bir şirketin ticari faaliyetlerine zarar verme amacı güden açıklamalar hukuki yaptırımlara tabi tutulabilir.
Yargıtay’ın emsal kararlarına dikkat çeken Tunç, boykot çağrısının sosyal medya üzerinden yapılmasının suçun niteliğini değiştirmediğini belirtiyor. ‘Zarar verme kastı taşıyan her beyan, ticari hayatta ciddi zararlara yol açabilir ve bu durum cezai sorumluluk doğurur,’ şeklinde konuşan Tunç, bu tür eylemlerin sonuçlarının ağır olabileceğine işaret ediyor.
📌Önemli Not: Özel’in, boykot çağrısı yaptığı bazı firmaları ‘yanlışlıkla’ hedef aldığını itiraf ederek geri adım atması, olayın ciddiyetini daha da artırıyor. Bu durum, yapılan açıklamanın kasıtlı olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor.
Siyasi Etik ve Ekonomik Sonuçlar: Tepkiler Büyüyor
Hukukçular, siyasetçilerin ülke ekonomisine katkı sağlayan özel sektörü bu şekilde hedef almasının tehlikeli bir durum yarattığını vurguluyor. Özellikle ekonomik bağımsızlığın ve yerli üretimin önemi vurgulanırken, bu türden saldırgan tavırların sadece iç hukukla değil, aynı zamanda milli iradeyle de çeliştiği belirtiliyor. Bu durum, siyasetin etik sınırları ve ekonomik sonuçları üzerine geniş bir tartışma başlatmış durumda.
Boykot Çağrısının Ardındaki Gerçekler: Siyasi Hesaplaşma mı, Haklı Eleştiri mi?
Özgür Özel’in boykot çağrısının ardında yatan motivasyon, siyasi çevrelerde farklı yorumlara neden oluyor. Kimi çevreler bu hamleyi, İBB ve Ekrem İmamoğlu’na yönelik soruşturmalara tepki olarak bir siyasi hesaplaşma olarak görürken, bazıları ise iktidara yakın şirketlere yönelik haklı bir eleştiri olarak değerlendiriyor. Ancak hukuki boyutunun tartışılması, olayın sadece siyasi bir mesele olmaktan çıktığını gösteriyor.
Hukuki Süreç Nasıl İşleyecek?
Avukat Sezgin Tunç’un açıklamaları ve Yargıtay’ın emsal kararları ışığında, Özgür Özel’in boykot çağrısının hukuki bir sürece dönüşme ihtimali oldukça yüksek. Bu süreçte, yapılan açıklamaların ‘haksız rekabet’ suçu oluşturup oluşturmadığı, zarar verme kastının bulunup bulunmadığı ve ticari itibara ne ölçüde zarar verildiği gibi unsurlar detaylı bir şekilde incelenecek. Sürecin sonunda, hapis cezası da dahil olmak üzere çeşitli hukuki yaptırımlar gündeme gelebilir.
Sonuç: Siyasi Söylemlerin Hukuki Sınırları
Bu olay, siyasi söylemlerin hukuki sınırlarını bir kez daha gözler önüne seriyor. Siyasetçilerin, ifade özgürlüğünü kullanırken ticari itibar ve ekonomik çıkarları gözetmeleri gerektiği açıkça görülüyor. Aksi takdirde, siyasi rekabetin hukuki yaptırımlara yol açabileceği ve bunun da hem siyasetçiler hem de ülke ekonomisi açısından ciddi sonuçlar doğurabileceği unutulmamalıdır.
